Barış için Akademisyenlere Yönelik Yargısal Taciz
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan haklarında mahkumiyet kararı verilen ve aralarında Füsun Üstel’in de bulunduğu on barış akademisyeninin ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi.
Türkiye'de barışın tesis edilmesini talep eden 2.000'den fazla kişiyi bir araya getiren bir hareket olan Barış için Akademisyenler, Ocak 2016'da Türkiye'nin güneydoğusundaki şiddetin sona ermesi için çağrı yapan dilekçeyi imzalayan 1.128 kişinin arasında yer alıyor. İmzacılar dilekçede Kürtlere yönelik devlet şiddetini ve Türk devletinin kendi yasalarını ve uluslararı sözleşmeleri ısrarla ihlal etmesini kınadıklarını beyan etmişlerdi.
- Yukarı
- Hakkında
- 8 Kasım 2019 : İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Barış Akademisyeni’nin yeniden yargılanma talebini reddetti
- 31 Temmuz 2019 : Anayasa Mahkemesi Barış için Akademisyenler’in ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi
- 25 Temmuz 2019 : 22 Barış Akademisyenine daha hapis cezası verildi
- 25 Temmuz 2019 : Barış Akademisyeni Zübeyde Füsun Üstel tahliye edildi
- 20 Mayıs 2019 : Barış Akademisyeni Tuna Altınel tutuklandı
- 9 Mayıs 2019 : Barış Akademisyeni Zübeyde Füsun Üstel cezaevine girdi
- 19 Nisan 2019 : 93 Barış Akademisyenine daha hapis cezası verildi
- 6 Nisan 2019 : İstinaf Mahkemesi tarafından Barış için Akademisyenin hapis cezasının onandığı ilk karar verildi
- 24 Ocak 2019 : 28 Barış Akademisyenine daha hapis cezası verildi
- 17 Aralık 2018 : 28 Barış Akademisyenine daha hapis cezası verildi
- 30 Ekim 2018 : 8 akademisyene daha 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi
- 26 Eylül 2018 : 4 akademisyene daha 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi
- 20 Eylül 2018 : 4 akademisyene daha 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi
- 6 Haziran 2018 : İki Akademisyene Daha Hapis Cezası Verildi
- 23 Mayıs 2018 : Hapis cezası verilen akademisyen sayısı on üçe yükseldi
- 6 Nisan 2018 : Türkiye: Dört Barış için Akademisyenler üyesine hapis cezası verildi
- 26 Şubat 2018 : Üç "Barış için Akademisyenler" üyesine bir yıl üç ay ertelenmiş hapis cezası verildi
- 6 Aralık 2017 : İmzacıların ilk duruşması görüldü
- 20 Kasım 2017 : “Barış için Akademisyenler” bildiririsine imza atanlar “terör propagandası” ile suçlandı
- 1 Eylül 2016 : Barış için Akademisyenlerin işten çıkarılması
- 5 Mayıs 2016 : Tutuklu akademisyenler tahliye edildi
- 15 Nisan 2016 : Türkiye'deki Büyükelçilere Barış için Akademisyenlerin ilk duruşmasını izlemeleri için çağrı
- 25 Mart 2016 : Hapisteki barış için akademisyenlerin kötü gözaltı koşulları
31 Ekim 2019 tarihinde, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığı için “terör örgütü propagandası” suçunu işlediği gerekçesiyle bir yıl üç ay hapis cezası verilen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) hükmedilen bir akademisyenin yeniden yargılanma talebini reddetti. Mahkeme red gerekçesi olarak, HAGB’nin teknik olarak hüküm niteliğinde bulunmadığını belirtti.
26 Temmuz 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi, haklarında “silahlı terör örgütü propagandası” suçundan mahkumiyet kararı verilmiş on Barış Akademisyeni’nin ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. İhlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla karar örneği yerel mahkemelere gönderildi.
7 Kasım 2019 tarihi itibariyle, haklarında dava açılan 822 Barış Akademisyeni’nden 491’i beraat etti. Beraat kararlarının yirmisi yapılan yeniden yargılama sonucunda verildi. Yeniden yargılama konusu olan davaların en az on sekizi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla sonuçlanmış davalardı.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları için “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan haklarında mahkumiyet kararı verilen ve aralarında Füsun Üstel’in de bulunduğu on barış akademisyeninin ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi.
Karar, sekize karşı sekiz oyla alındı. Eşitlik durumu olduğundan Anayasa Mahkemesi Başkanının ihlal yönündeki oyu iki sayıldı. Anayasa Mahklemesi kararın bir örneğinin ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla yerel mahkemelere gönderilmesine ve başvuruculara dokuzar bin lira tazminat ödenmesine karar verdi.
Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararının tüm akademisyen yargılamalarını etkilemesi bekleniyor. Söz konusu karar, kesinleşmiş cezaların için yeniden yargılama yapılması, istinaf aşamasında olanlar için bozma kararı verilmesi ve devam eden davalar için de beraat kararları verilmesi yolunu açmış oldu.
11 Nisan ile 23 Temmuz 2019 tarihleri arasında, Barış için Akademisyenler’den 22 kişiye daha hapis cezası verildi. Akademisyenler Ocak 2016 tarihinde yayınlanan “Bu suça ortak olmayacağız!” adlı bildirgeyi imzalamak suretiyle “terör örgütü propgandası” yapmak suçundan yargılanıyordu.
Onyedi akademisyene bir yıl üç ay hapis cezası verilirken, bir akademisyene bir yıl 10 ay 15 hapis cezası verildi. Verilen kararlarda hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Dört akademisyene ise, iki yıl bir ay ile iki yıl altı ay arasında değişen cezalar verildi. Görevli mahkemeler, “yargılama sırasındaki tutum ve davranışlarından işledikleri suçla ilgili pişmanlık göstermedikleri” gerekçesiyle bu akademisyenlerin cezalarında indirim yapmadı. Akademisyenlere iki yıldan fazla hapis cezası verildiği için de hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezaların ertelemesi mümkün olmadı. Akademisyenlere verilen bu hükümlerle ilgili temyiz başvuruları yapıldı.
Front Line Defenders, Barış için Akademisyenler’e yönelik devam eden yargısal tacizi kınamakta ve bu tacizin akademisyenlerin başkalarının haklarını korumak için gerçekleştirdikleri barışçıl faaliyetlerin bir sonucu olduğuna inanmaktadır.
22 Temmuz 2019 tarihinde, hakkında verilen hükmün kesinleşmesi üzerine cezasının infazı için cezaevine gönderilen ilk Barış akademisyeni olan Zübeyde Füsun Üstel tahliye edildi. İnsan Hakları savunucusu, cezası İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından onandıktan sonra, 8 Mayıs 2019 tarihinde hakkında kesinleşen cezanın infazı için Eskişehir Kadın Kapalı Cezaevi’ne teslim olmuştu.
21 Mayıs 2019 tarihinde, Eskişehir 1. İnfaz Hakimliği Zübeyde Füsun Üstel’in açık cezaevine geçme talebini kabul etmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin ilgili kararlarına atıf yaparak “terör örgütü propagandası” suçu nedeniyle ceza alanlar hakkında açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlik hükümleri uygulanırken bu kişilerin “terör suçlarından” ceza almış gibi değerlendirilemeyeceği yönünde karar vermişti. Ancak bu karar önce savcının itirazı ve daha sonra da mahkeme kararları ile engellenmişti.
22 Temmuz 2019 tarihinde, avukatların itirazları üzerine, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, Adalet Bakanlığı’na “kanun yararına bozma” taleinde bulunulduğunu göz önünde bulundurarak ileride telafisi güç ve imkansız bir duruma ve Zübeyde Füsun Üstel’in mağduriyetine neden olunmaması için infazın durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Üstel tahliye edildi.
Barış akademisyeni Ahmet Tuna Altınel, pasaportuna getirilen kısıtlama ile ilgili bilgi almak için gittiği Balıkesir Nüfus Müdürlüğü’nde gözaltına alındı ve ardından “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan tutuklandı. İnsan hakları savunucusunun tutuklanmasına gerekçe olarak Fransa’da katıldığı bir panel gösterildi.
Lyon 1 Üniversitesi Matematik Bölümünde öğretim görevlisi olan Ahmet Tuna Altınel, “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayan 2212 akademisyenden birisi. Akademisyenlerin, Ocak 2016 tarihinde yayınladığı bildiride, ülkenin güneydoğusundaki ağırlıklı olarak Kürt nüfuslu şehirlerde düzenlenen güvenlik operasyonları sırasında işlenen insan hakkı ihlallerine ve bunların sivil nüfus üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekilerek bu uygulamalar kınanmış ve Türkiye hükümetine çatışmanın barışçıl yöntemlerle çözülmesi yönünde çağrıda bulunulmuştu. Ahmet Tuna Altınel, birçok diğer imzacı akademisyen gibi, adı geçen bildiriyi imzaladığı için “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan yargılanıyor ve buna ilişkin davası devam ediyor.
İnsan hakları savunucusu, son yıllarda sık sık Istanbul Çağlayan Adliyesi’nde devam eden Barış İçin Akademisyenler’in yargılandığı dava duruşmalarını takip etmek amacıyla Türkiye’ye geliyordu. Ancak Mayıs 2019 tarihinde Türkiye’ye geldiğinde, havaalanında kendisine pasaportuna sınırlama getirildiği ve yurtdışına çıkamayacağı bilgisi verildi. Pasaportuna Balıkesir Valiliği tarafından konulmuş bir tahdit olduğunu öğrenince dilekçe vermek üzere Balıkesir Nüfus Müdürlüğü’ne giden insan hakları savunucusu, işlemleri tamamlayıp dönmek üzereyken gözaltına alındı. Daha sonra da savcının talebi üzerine tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ahmet Tuna Altınel’in Fransa’da katıldığı bir panel gerekçe gösterilerek “terör örgütü propagandası yapmak” suçu kapsamında tutuklandığı belirtildi.
2016’dan beri, barış çağrısı yaptıkları için birçok akademisyen çeşitli hak ihlallerine maruz kalıyor. 13 Mayıs 2019 itibariyle, barış bildirgesine imza attığı için çalıştığı üniversitedeki işini kaybeden akademisyen sayısı beşyüzkırkdokuz. Bu akademisyenlerden bir bölümü istifaya ya da emekliliğe zorlandı. Dörtyüzaltı akademisyen ise Kanun Hükmünde Kararnameler yoluyla kamu görevinden ihraç edilmek suretiyle işini kaybetti. Yüzlerce akademisyenin pasaportu iptal edildi ya da pasaportlarına el konuldu. Çoğu sözlü ve fiziksel tehditlere maruz kaldı ve Tükiye’de iş bulmaları çeşitli şekillerde engellendi. Bu süre içinde yetmişe yakın akademisyen gözaltına alındı, imzacıların maruz kaldığı hak ihlallerine dikkat çekmek için basın açıklaması yapan dört akademisyen tutuklanarak iki ayı aşkın süre cezaevinde tutuldu.
13 Mayıs 2019 itibariyle barış bildirgesine imza attıkları için yargısal tacize maruz kalan akademisyenlerin sayısı altıyüzdoksanbir. Halihazırda yüzdoksan akademisyen ise “terör örgütü propagandası” yapmak suçundan yargılanarak ceza almış durumda. Bu akademisyenden 152’si hakkında verilen hükümlerin açıklanması geri bırakıldı. Geriye kalan otuzaltı akademisyenin ceza hükümleri açıklandı, ancak sadece dördünün cezaları ertelendi. Beşyüzbir akademisyen ile ilgili hukuki süreç ise hala devam ediyor.
“Bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildiriyi imzaladığı için kendisine bir yıl üç ay hapis cezası verilen Barış Akdemisyeni Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel, 8 Mayıs 2019 tarihinde hakkında kesinleşen cezanın infazı için Eskişehir Kadın Kapalı Cezaevi’ne teslim oldu.
Bir önceki gün, 7 Mayıs 2019 tarihinde, Barış akademisyenleri ve öğrencileri Prof. Zübeyde Füsun Üstel ile dayanışma göstermek için İstanbul Adliyesi önünde buluşmuştu. Yaptığı konuşmada insan hakları savunucusu şu sözleri sarfetmişti: “Şunu bilmenizi istiyorum; sözün bittiği yerde değiliz, henüz sözün başladığı yerdeyiz. Vatandaş olarak, birey olarak haklarımızı, barış içinde yaşam talebimizi yükselteceğiz".
İnsan hakları savunucusuna, Ocak 2016 tarihinde yayınlanan ve ülkenin güneydoğusundaki ağırlıklı olarak Kürt nüfuslu şehirlerde gerçekleşen çatışmaların barışcıl yollarla çözülmesi çağrısında bulunan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığı için terör örgütü propagandası yapmak suçundan bir yıl üç ay ertelemesiz hapis cezası verilmişti. 25 Şubat 2019 tarihinde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi Zübeyde Füsun Üstel hakkında verilen kararı onamıştı. Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel hakkında kesinleşen cezanın infazı için cezaevine giren ilk Barış Akademisyeni oldu.
24 Ocak ile 11 Nisan 2019 tarihleri arasında, Barış için Akademisyenler’den 93 kişiye daha hapis cezası verildi. Akademisyenler Ocak 2016 tarihinde yayınlanan “Bu suça ortak olmayacağız!” adlı bildirgeyi imzalamak suretiyle “terör örgütü propgandası” yapmak suçundan yargılanıyordu.
24 Ocak ile 11 Nisan 2019 tarihleri arasında, yetmiş akademisyene, 1 yıl 3 ay ile 1 yıl 10 ay 15 arasında değişen cezalar verildi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) kabul etmeyen Aslı Takanay hariç altmışdokuz akademisyen ile ilgili verilen kararlarda hükmün açıklanması geri bırakıldı. Türk Ceza Usul Kanunu’nun 231inci maddesine göre, yargılama sonucunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası olması ve sanığın rıza göstermesi halinde, mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebiliyor. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, beş yıllık denetim süresinde sanığın kasten suç işlememesi koşuluyla, hükmün sanık hakkında hukukî bir sonuç doğurmayacağı ve dolayısıyla adli sicile işlenmeyeceği anlamına geliyor. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, hüküm hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı için, kişi kendisi hakkındaki hükmü temyiz etme hakkını da kaybetmiş oluyor. Bu nedenle birçok sanık, kendisi hakkında verilen hükmü temyiz edebilmek adına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rıza göstermiyor. Benzer şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına rıza göstermeyen Aslı Takanay’ın hapis cezası 2 yıl denetime tabii tutarak ertelendi. Dolayısıyla Takanay kendisi hakkında verilen hükmü temyiz edebilecek ancak bu hüküm adli siciline işlenmiş olacak. Belirtmek gerekir ki, akademisyenler açısından hükmün adli sicile işlenmesi, devlet memuriyetlerinin sone ermesi ve bu nedenle artık Türkiye’deki üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışamayacakları anlamına gelmektedir.
24 Ocak ile 11 Nisan 2019 tarihleri arasında, yirmiüç akademisyene, 2 yıl 1 ay ile 2 yıl 6 ay arasında değişen cezalar verildi. Görevli mahkemeler, “yargılama sırasındaki tutum ve davranışlarından işledikleri suçla ilgili pişmanlık göstermedikleri” gerekçesiyle bu akademisyenlerin cezalarında indirim yapmadı. Akademisyenlere iki yıldan fazla hapis cezası verildiği için de hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezaların ertelemesi mümkün olmadı. Akademisyenlere verilen bu hükümlerle ilgili temyiz başvuruları yapıldı.
Barış İçin Akademisyenler, 2016 Ocak ayında yayınladıkları “Bu suça ortak olmayacağız!” bildirgesinde, Türkiye hükümetinin ülkenin güneydoğusundaki şehirlerde PKK gençlik hareketine yönelik düzenlenen güvenlik operasyonları sırasında işlenen insan hakkı ihlallerine ve bunların Kürt sivil nüfus üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekerek bu uygulamayı kınamıştı. Bildirgeyi toplamda 2212 akademisyen imzaladı ve o tarihten beri tehdit ve hak ihlallerine maruz kalıyorlar. Bir çoğu tehdit, soruşturma, gözaltı ve tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya. 18 Nisan 2019 itibariyle, bildirgenin yayınlanmasından bu yana barış bildirgesine imza attıkları için bulundukları üniversitelerden atılan akademisyen sayısı 549. Bu kişilerden bir bölümü istifaya zorlandı ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Dörtyüzaltı akademisyen ise Kanun Hükmünde Kararnameler yoluyla kamu görevinden ihraç edildi. Yüzlerce akademisyenin pasaportu iptal edildi ya da pasaportlarına el konuldu. Çoğu sözlü ve fiziksel tehditlere maruz kaldı ve yeni iş bulmaları çeşitli şekillerde engellendi.
18 Nisan 2019 itibariyle, bildirgenin yayınlanmasından bu yana barış bildirgesine imza attıkları için yargısal tacize maruz kalan akademisyenlerin sayısı 691. Bu süre içinde yetmişe yakın akademisyen gözaltına alındı, imzacıların maruz kaldığı hak ihlallerine dikkat çekmek için basın açıklaması yapan dört akademisyen tutuklanarak iki ayı aşkın süre cezaevinde tutuldu. 18 Nisan 2019 itibariyle, 185 akademisyen “terör örgütü propagandası” yapmak suçundan yargılanarak ceza almış bulunmakta. Bu akademisyenden 149’u hakkında verilen hükümlerin açıklanması geri bırakıldı. Geriye kalan 36 akademisyenin ceza hükümleri açıklandı, ancak sadece dördünün cezaları ertelendi. Beşyüzaltı akademisyenin davası hala devam ediyor.
Front Line Defenders, Barış için Akademisyenler’e yönelik devam eden yargısal tacizi kınamakta ve bu tacizin akademisyenlerin başkalarının haklarını korumak için gerçekleştirdikleri barışçıl faaliyetlerin bir sonucu olduğuna inanmaktadır.
25 Şubat 2019'da, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 4 Nisan 2018 tarihinde 32. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Prof. Zubeyde Füsun Üstel’e, Ocak 2016’da Barış için Akademisyenler tarafından kaleme alınan barış bildirisini imzaladığı için “terör propagandası” suçlamasıyla verilen 15 aylık hapis cezasını onadı. Bu kararla, Üstel’in cezası kesinleşmiş oldu. İnsan hakları savunucusu, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. Maddesi uyarınca hükmü açıklanmasının geri bırakılması seçeneğini kabul etmedi. Kabul etmiş olsaydı, beş yıl boyunca denetime tabi tutulacaktı. Bu süre zarfında, herhangi bir başka suçtan suçlu bulunacak olursa asıl ceza yeni cezaya eklenecekti.
Üye üç yargıçtan biri, insan hakları savunucusunun suçunun " terör örgütünün propagandası" teşkil etmediğini, "devleti aşağılama" suçunu oluşturduğunu belirterek karara karşı çıktı ve bu nedenle de TCK 301. madde ile ceza mahkemesinde yargılanması gerektiğini belirtti.
Bu, Temyiz Mahkemesi tarafından karara bağlanan ilk Barış için Akademisyenler davası olmakla birlikte görülmeyi bekleyen 27 dava daha var.
17 Aralık 2018 ile 24 Ocak 2019 tarihleri arasında, Barış için Akademisyenler üyesi 28 akademisyen daha hapis cezasına mahkum edildi. Tüm akademisyenler hakkında Ocak 2016 tarihli Barış Bildirgesi’ni imzalamak suretiyle “terör örgütü propgandası” yapmak gerekçesiyle hapis cezası verildi. 1 yıl 3 ay hapis cezası alan 25 akademisyen için hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine karar verildi. Dr. Yonca Demir ve Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın da aralarında bulunduğu üç akademisyen hakkında ise ertelemesiz 2 yıl 1 ay ile 3 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.
Dr. Yonca Demir, 24 Ocak 2019 tarihinde İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 3 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Böylece Dr. Yonca Demir, bugüne kadar akademisyen yargılamalarındaki en uzun cezaya mahkum edilmiş oldu. Mahkeme, “sanığın suç sonrası ve yargılama sürecindeki olumsuz davranışları” sebebiyle cezada indirime gitmedi. Mahkeme kararında ayrıca “sanığın atılı suçu basın yayın yolu” ile işlediği gerekçesiyle cezanın yarı oranında artırılarak 3 yıl hapis cezası verildiği belirtildi.
Duruşma esnasında Dr. Yonca Demir’in avukatının savunması, isnatla ilgili olmadığı ve terör propagandası olduğu gerekçesiyle mahkeme tarafından yarıda kesildi. Bu sırada Dr. Yonca Demir’in avukatı barış bildirisine konu olan hak ihlallerini belgelendiren ulusal ve uluslararası raporları anlatmaktaydı. Mahkeme ayrıca “avukatın sürekli olarak yüksek sesle bağırdığı, duruşmanın düzenini bozduğu ve kararı geciktirici eylemlerde bulunduğu” iddiasıyla avukatı salondan çıkaracağı yönünde uyardı.
Prof Dr. Şebnem Korur Fincancı ise 19 Aralık 2018 tarihinde, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildi. İnsan hakları savunucusunun çeşitli gazetelere verdiği röportajlar ve Türkiye İnsan Hakları başkanı sıfatıyla 2016 yılındaki Cizre ziyareti sırasında sınırlı gözleme dayalı ön inceleme raporu yakın zamanda dosyasına delil olarak eklenmişti.
Mahkeme kararında “sanığın suç tarihinden hemen önce ve sonrasında vermiş olduğu röportajlarında kullanmış olduğu ifadeler, suça konu bildiri içeriğiyle örtüşecek şekilde TSK'nın tamamen savunma ve güvenlik amaçlı bölgedeki faaliyetini vahşet, soykırım girişimi, savaş suçu ve Kürt halkına topyekun saldırı olarak ifade etmesi” gibi sebeplerin dikkate alınarak cezanın alt sınırdan verilmediğini belirtti. Ayrıca kararda “suça konu bildirinin basın ve yayın yoluyla kamuoyuna duyurulmuş olması nedeniyle cezanın yarı oranında arttırılarak” 2 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine karar verildiği belirtildi. Mahkeme, “duruşmadaki olumsuz tutum ve davranışları” ile “suçun işlenmesinden sonra pişmanlık duymaması” gerekçesiyle cezada indirime gitmedi.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla akademisyeni bir araya getiren bir oluşumdur. Bugüne kadar 450 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken birçok akademisyenin de ceza davaları devam etmektedir. 24 Ocak 2019 itibariyle, yukarıda bahsedilen 28 akademisyen de dahil olmak üzere, 90 akademisyen hakkında hapis cezası verilmiş ve toplam 10 akademisyen hariç tüm akademisyenler için hükmün açıklanması geri bırakılmış veya hapis cezaları ertelenmiştir. İstinaf Mahkemesi’nin 10 akademisyen hakkındaki cezaları onaması durumunda söz konusu hapis cezaları uygulanabilecektir.
26 Ekim ila 17 Aralık 2018 tarihleri arasında, Barış için Akademisyenler üyesi 100’den fazla akademisyenin ilk duruşmaları görülürken 28 akademisyen de hapis cezasına mahkum edildi. Tüm akademisyenler hakkında Ocak 2016 tarihli Barış Bildirgesi’ni imzalamak suretiyle “terör örgütü propgandası” yaptıkları gerekçesiyle hapis cezası verildi. Hapis cezaları 1 yıl 3 ay ile 1 yıl 6 ay arasında değişen 23 akademisyen için hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine karar verildi. Beş akademisyen hakkında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine karar verilmeksizin 1 yıl 3 ay ile 2 yıl 3 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.
11 Aralık 2018 tarihinde İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilen Prof. Dr. Gençay Gürsoy hakkındaki kararda mahkeme, duruşmadaki “olumsuz tutumu” ve pişmanlık göstermediği gerekçesiyle cezada indirime gidilmediğini belirtti. Mahkeme kararında ayrıca sanığın “bildiriyi destekler ve sahiplenir şekilde beyanları ile tweetleri bulunduğu” ifadelerine de yer verdi. Prof. Dr. Gençay Gürsoy’un avukatının dosyaya yakın zamanda çıktıları sunulan söyleşi ve sosyal medya paylaşımlarına dair beyanda bulunmak için süre talebi ise Mahkeme tarafından reddedildi.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla akademisyeni bir araya getiren bir oluşumdur. Bugüne kadar 429 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken birçok akademisyenin de ceza davaları devam etmektedir. 17 Aralık itibariyle 62 akademisyen hakkında hapis cezası verilmiş ve Füsun Üstel ile Büşra Ersanlı da dahil olmak üzere toplam yedi akademisyen hariç tüm akademisyenler için hükmün açıklanması geri bırakılmış veya hapis cezası ertelenmiştir. İstinaf Mahkemesi’nin yedi akademisyen hakkındaki kararları onaması durumunda söz konusu hapis cezaları uygulanabilecektir.
26 Eylül ila 26 Ekim 2018 arasında, Barış için Akademisyenler üyesi 7 akademisyen daha hapis cezasına mahkum edildi. Tüm akademisyenler hakkında Ocak 2016 tarihli Barış Bildirgesi’ni imzalamak suretiyle ‘terör örgütü propgandası’ yaptıkları gerekçesiyle 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Tüm kararlarda hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla akademisyeni bir araya getiren bir oluşumdur. Bugüne kadar 353 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken birçok akademisyenin de ceza davaları devam etmektedir. 26 Ekim itibariyle 33 akademisyen hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş ve Füsun Üstel ile Büşra Ersanlı dışındaki tüm akademisyenler için hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. İstinaf Mahkemesi’nin 2 akademisyen hakkındaki kararları onaması durumunda söz konusu hapis cezaları uygulanabilecektir.
25 Eylül 2018 tarihinde, Barış için Akademisyenler üyesi 11 akademisyenin daha duruşmaları beş ayrı mahkemede görüldü. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi, Ocak 2016 tarihli Barış Bildirgesi’ni imzalamak suretiyle ‘terör örgütü propgandası’ yaptıkları gerekçesiyle iki akademisyeni 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme, iki akademisyen için de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Duruşmaları görülen diğer dokuz akademisyenin davaları ise devam ediyor.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla akademisyeni bir araya getiren bir oluşumdur. Bugüne kadar 279 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken birçok akademisyenin de ceza davaları devam etmektedir. 25 Eylül itibariyle 25 akademisyen hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş ve Füsun Üstel ile Büşra Ersanlı dışındaki tüm akademisyenler için hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.
Barış için Akademisyenler üyesi dört akademisyenin daha üçüncü duruşmaları 18 Eylül 2018 tarihinde İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, Ocak 2016 tarihli Barış Bildirgesi’ni imzalamak suretiyle ‘terör örgütü propgandası’ yaptıkları gerekçesiyle dört akademisyeni de 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme, tüm akademisyenler için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla akademisyeni bir araya getiren bir oluşumdur. Bugüne kadar 273 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken birçok akademisyenin de ceza davaları devam etmektedir. 23 akademisyen hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş ve Füsun Üstel ile Büşra Ersanlı dışındaki tüm akademisyenler için hükmün açıklanması geri bırakılmıştır.
Barış için Akademisyenler üyesi iki akademisyenin daha duruşması 5 Haziran 2018 tarihinde İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Akademisyenlerden birinin hakimin reddi talebi mahkeme tarafında reddedilirken mahkeme iki akademisyeni de “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atmak suretiyle terör örgütü propagandası yapmaktan 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme, akademisyenlerden biri için muvaffakatı olmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, "pişmanlık göstermeyen kişiliği gözetildiğinde suç işlemekten çekineceğine dair kanaat oluşmadığı" gerekçesiyle de erteleme hükmünün uygulanmamasına karar verdi.
Barış için Akademisyenler üyelerine karşı açılan ceza davaları devam etmektedir ve bugüne kadar 241 akademisyenin ilk duruşması görülmüştür. 15 akademisyen hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezası verilirken verilen hapis cezalarından yalnızca ikisi dışında tamamı ertelenmiştir. Önümüzdeki günlerdeki dava tarihlerini Barış için Akademisyenler’in internet sitesinden takip edebilirsiniz.
Barış için Akademisyenler İnisiyatifi’nin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için Terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan beş akademisyenin daha ilk duruşmaları 22 Mayıs 2018’de Çağlayan’daki İstanbul 29 ve 27. Ağır Ceza mahkemelerinde görüldü.
22 Mayıs itibariyle 230 akademisyenin ilk duruşması görülürken bu akademisyenlerden 13 tanesi 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel dışındaki bütün akademisyenlerin cezaları ertelendi. Bildiriyi imzalamış olan birçok akademisyenin duruşmaları görülmeye devam etmektedir ve önümüzdeki günlerde birçok imzacı akademisyen de ilk duruşmalarına çıkacaktır.
Front Line Defenders, “Barış için Akademisyenler” üyelerine yönelik devam eden yargısal tacizi kınamakta ve bu tacizin akademisyenlerin başkalarının haklarını korumak için gerçekleştirdikleri barışçıl faaliyetlerin bir sonucu olduğuna inanmaktadır.
4 Nisan 2018 günü, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde üç akademisyenin üçüncü duruşmaları tamamlanırken 5 Nisan 2018 günü ise İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde iki akademisyenin ikinci duruşmaları tamamlandı. Akademsiyenler, Barış için Akademsiyenler tarafından yayınlanan bildiriye imza attıkları için “terör propagandası” yapmakla suçlanan 1,128 akademisyen arasında yer alıyorlar.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla bireyi birleştiren bir hareket.
23 Şubat 2918 günü, Savcı mütaalasını sunarak akademisyenlerin Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2’den cezalandırılmasını istemişti.
4 Nisan 2018 günü, mahkeme Veli Polat ve Zübeyde Füsun Üstel’e 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Veli Polat’ın cezası ertelenirken Zübeyde Füsun Üstel’in cezası, talep etmediği ve suça ilişkin pişmanlık göstermediği gerekçesiyle mahkeme tarafından ertelenmedi. Yasemin Gülsüm Acar’ın duruşması ise 12 Nisan 2018 tarihine ertelendi.
5 Nisan 2018 tarihinde, akademisyenler Melda Tunçay and Tevfik Hakan Ongan’a ise mahkeme tarafından 1 yıl 3 ay ertelenmiş hapis cezası verildi.
23 Eylül 2017 günü, imzacılar İstanbul Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2. maddesine göre “terör propagandası” yapmakla suçlandı. Şimdiye kadar 1,128 imzacı akademisyen arasında yer alan 7 akademisyen 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Zübeyde Füsun Üstel haricinde diğer akademisyenlerin cezaları ertelendi.
Front Line Defenders, başkalarının haklarını korumak için gerçekleştirdikleri barışçıl faaliyetlerin bir sonucu olduğuna inandığı “Barış için Akademisyenler” üyelerine yönelik devam eden yargısal tacizi kınamaktadır.
23 Şubat 2017 tarihinde, 1,128 akademisyen arasında yer alan ve Barış için Akademsiyenler tarafından yayınlanan barış bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan on insan hakları savunucusu ve akademisyenin ikinci duruşmaları İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla bireyi birleştiren bir hareket.
23 Eylül 2018 günü Savcı, Barış için Akademisyenler’in Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesine göre cezalandırılmasını talep etti. Barış için akademisyenler üyesi üç insan hakları savunucusu ve akademsiyen Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz, Ezgi Pınar ve İzzettin Önder 1yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi; fakat savunucuların iyi hali de göz önünde bulundurularak cezaları 5 yıl süreyle ertelendi. Davalar ayrı ayrı açılmıştı ve ilk duruşma 5 Aralık 2017 tarihinde görülmüştü. Şimdiye kadar, Barış için Akademisyenler üyesi 128 akademisyenin birinci duruşmaları görülürken 29 akademisyenin ise ikinci duruşmaları görüldü.
Duruşmalar esnasında savunmalar için ek süre talebi kabul edildi. Bir sonraki duruşma tarihleri ise 4 Nisan 2018, 6 Nisan 2018 ve 9 Nisan 2018 olarak belirlendi.
5 Aralık 2017 tarihinde, 1,128 akademisyen arasında yer alan ve Barış Için Akademisyenler bildirisini imzalayan 10 akademisyenin duruşması İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
İmzacılar Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesi ile suçlanıyorlar. Mahkeme, beraat taleplerini ve yargılamanın TCK'nın 301. maddesinden ( Türkiye’yi, Türk Milletini, ya da Türk Hükümetini, kurumlarını aşağılama suçu) görülmesi taleplerini reddetti. Savunmalar için ek süre talebi ise kabul edildi. Bir sonraki duruşma tarihi ise 12 Nisan 2018 olarak belirlendi.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla bireyi birleştiren bir hareket. 23 Eylül 2017 günü, İstanbul Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Barış için Akademisyenler tarafından yayımlanan “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atanlar “terör propagandası” yapmakla suçlandı. İddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Eğer, imzacılar suçlu bulunurlarsa 7.5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabilirler.
Mahkemeler, 17 Mayıs 2018 tarihine kadar 148 imzacının duruşmasını görmeyi planlıyor.
23 Eylül 2017 günü, İstanbul Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Barış için Akademisyenler tarafından yayımlanan “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atanlar “terör propagandası” yapmakla suçlandı. İddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Eğer, imzacılar suçlu bulunurlarsa 7.5 yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalabilirler. Davalar ayrı ayrı açıldığı için suçlananan imzacı sayısı tam olarak bilinmiyor.
Barış için Akademisyenler, 2012 yılının Kasım ayında kurulan ve Türkiye’nin Güneydoğusu’nda barışı destekleyerek 2.000’den fazla bireyi birleştiren bir hareket.
İddianamede; “Bildirinin esas amacı PKK/KCK Terör Örgütü tarafından sözde ‘öz yönetim’ ilan edilen bölgelerde, güvenlik güçleri tarafından bölgelerin teröristlerden temizlenmesi ve bölge halkının huzur ve refahının sağlanması için yürütülen operasyonların durdurulması için kamuoyu oluşturmak olduğu anlaşılmış, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca konuya ilişkin olarak ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan soruşturma başlatılmıştır” denildi. Savcı ayrıca, bildiriyi hazırlayanların, bildirinin İngilizce metninde bazı kelime ve kavramları uluslararası kamuoyundan destek almak istedikleri için kasıtlı olarak değiştirdikleri suçlamasında da bulundu.
1 Ocak 2016'da Barış İçin Akademisyenler tarafından yayımlanan söz konusu bildiride, Türkiye'nin Güneydoğusu’nda Hükümet'in sayısız insan hakları ihlaliyle sonuçlanan şiddet eylemlerini kınanmıştı. Bildiri, hem Türkiye’den hem de yurtdışından 2.000'in üzerinde akademisyen tarafından imzalanmıştı. İmzacılar, bölgede uygulanan sokağa çıkma yasağının kaldırılması, bölgeye uluslararası gözlemcilerin girişine izin verilmesi ve "Kürt siyasi hareketinin taleplerini içeren kalıcı bir barışa yol açacak bir yol haritası oluşturulması" için müzakerelerin başlatılması çağrısında bulunmuştu.
İlk duruşma, 5 Aralık 2017 tarihinde görülecek.
Türkiye hükümetinin 1 Eylül 2016 tarihinde çıkardığı üç yeni kanun hükmünde kararnameyle Fethullah Gülen'le bağlantıları olmakla suçladığı 40.000'den fazla kamu görevlisi işten çıkarıldı. Hükümet 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden Fethullah yandaşlarını sorumlu tutuyor.
Görevden alınan 2346 akademisyen arasında 44'ü, içlerinde Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Kocaeli ÜniversitesiAdli Tıp Bölümü öğetim üyesi Prof Ümit Biçer'inde de bulunduğu Barış için Akademisyenler grubunun üyesi.
Download the Human Rights Foundation of Turkey Urgent Appeal (PDF)
Ordunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümeti devirmek için kalkıştığı darbe girişiminin ardından hükümetin insan hakları savunucularına ve sivil topluma yönelik kapsamlı baskı ve kısıtlamalarıyla Türkiye'de insan haklarının durumu hızla kötüleşiyor. Hükümeti ve politikalarını eleştirenlere yönelik baskılar 20 Temmuz 2016'da olağanüstü halin ilan edilmesiyle daha da şiddettlendi. Front Line Defenders özellikle ifade, toplanma ve kanaat özgürlüklerinin ağır biçimde kısıtlanmasından endişe duyuyor çünkü bu sınırlamalar ülkedeki insan hakları savunucularının meşru ve barışçıl çalışmalarını ciddi oranda olumsuz etkileyebilir.
Bir aydan uzun süredir tutuklu bulunan insan hakları savunucusu akademisyenler 22 Nisan 2016 tarihinde tahliye edildi.
Esra Mungan Gürsoy, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya 15 Mart 2016'da terör bağlantılı suçlamalarla tutuklanmışlardı. Bu tutukluluk Türkiye hükümetinden ülkenin Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı güneydoğu bölgesinde sürdürdüğü şiddetli güvenlik operasyonlarını durdurmasını talep eden "barış bildirisi"ni imzaladıktan sonra gelmişti.
Savcı ilk iddianamedeki örgüt propagandası suçlamasını Türk Milletini, Devletini ve kurumlarını aşağılanma suçuna değiştirmek istediğini söyledi. Bir sonraki duruşma 26 Eylül 2016'da yapılacak. Mahkeme insan hakları savunucularına yönelik 7.5 yıl hapis cezası öngören suçlamayı düşürmedi.
Front Line Defenders Esra Mungan Gürsoy, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya'nın serbest bırakılmasını memnuniyetle karşılasa da, yargılanmalarına devam edilmesinden duyduğu endişeyi dile getirmekte ve Türkiye makamlarından akademisyenlere yöneltilen tüm suçlamaların düşürülmesi için çağrı yapmaktadır.
11 Nisan 2016 tarihinde Barış için Akademisyenler Türkiye'deki yabancı ülke büyükelçilerine hitaben yazdıkları mektupta, davanın 22 Nisan günü yapılacak ilk duruşmasına gözlemci olarak katılmalarını istedi.
Barış için Akademisyenler olarak, size meslektaşlarımız Esra Mungan Gürsoy, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya'nın yargılandığı davanın 22 Nisan 2016 günü saat 14.00'de İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görülecek ilk duruşmasına dikkatinizi çekmek için yazıyoruz.
15 Mart ve 31 Mart 2016 tarihlerinden bu yana "PKK/KCK terör örgütlerinin propagandasını yapmak" suçlamasıyla Terörle Müvadele Kanunu'nun 7/2 maddesinden tutuklu bulunuyorlar. İddianamede dördünün 10 Mart 2016 tarihinde okudukları basın açıklamasına ve 11 Ocak 2016'da kamuoyuyla paylaşılan 1128 kişinin imzaladığı "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı orjinal dilekçeye atıf yapılıyor.
Dilekçenin açıklanmasını takiben Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan imzacıları "kendilerine akademisyen diyen bir güruh", "akademisten müsveddeleri" gibi sözlerle ve "terör örgütleri mensupları neyse onların ağzıyla konuşanlar da odur" gibi argümanlarla defalarca hedef almıştır. Son olarak da, bu duruşmayla ilgili olarak meslektaşlarımızın "suçluymuş" gibi "tutuklu yargılanması" gerektiğini söyledi.
Son aylarda söyledikleriyle imzacıların fiziksel bütünlüğüne yönelik ciddi bir genel ve kişisel tehdit oluşturan yerel ve ulusal ana akım basında ve sosyal medyada linç kampanyasını, üniversitelerin çoğunda disiplin soruşturmalarını başlatılmasını, işten çıkarmaları ve istifaya zorlamaları, gözaltıları, ev aramalarını ve tüm imzacılar hakkında ceza soruşturmalarını tetikledi. Buna tepki olarak dilekçeyi yaklaşık bin akademisyen daha imzaladı ve böylece toplam imzacı sayısı 2212'ye ulaştı.
10 Mart 2016 günü Esra Mungan Gürsoy, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy ve Meral Camcı'nın okuduğu basın açıklaması BAK istanbul tarafından, ilk dilekçenin imzacılarına yönelik tam da bu haksız muameleyle, özellikle de idari ve adli soruşturmalarla ilgili halkı bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır. Sonuç olarak bu dört kişi tutuklanarak haklarında iddianame hazırlanırken diğer akademisyenler hakkındaki soruşturmalar da devam etmektedir. İddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve davanın ilk duruşması 22 Nisan 2016''da görülecek. Haklarındaki suçlamalar 1,5 ila 7,5 yıl arası hapis cezası öngörmektedir.
Bu dava ifade özgürlüğünün açıkça ihlalidir ve akademisyenlerin yargılandığı bir fava olarak değil, Türkiye'nin tamamının ifade özgürlüğüne karşı bir yargılama olarak değerlendirilmelidir. Türkiye'nin AİHM'de ifade özgürlüğü ihlalleri bakımından 300 başvuruyla birinci sırada olduğunun hatırlatmak isteriz.
Bu sebeple, sizi 22 Nisan 2016 tarihindeki ilk duruşmayı izlemek üzere mahkemede bulunmaya davet ediyoruz. Varlığınız Türkiye'de barış, demokrasi ve ifade özgürlüğünü desteklediğinize dair güçlü bir işaret vermesinin yanı sıra meslektaşlarımızın adil yargılanmasında olumlu bir etki yaratacaktır.
Konuyla ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç duymanız halinde dilediğiniz zaman bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Desteğiniz için şimdiden teşekkür ederiz,
Barış için Akademisyenler
15 Mart 2016'da akademisyenler Esra Mungan (Boğaziçi Üniversitesi), Kıvanç Ersoy (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi) ve Muzaffer Kaya (eskiden Nişantaşı Üniversitesi) Barış Bildirisini imzaladıkları gerekçesiyle açılan soruşturma sonucunda terör propagandası yapmak suçlamasıyla tutuklandı. Dilekçede Türkiye hükümetinin ülkenin güneydoğusunda yürüttüğü şiddet fiillerini sona erdirmesi talep ediliyordu. Esra Mungan küçük bir tek kişilik hücreye alındı; Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya da Metris'ten Silivri Cezaevine nakledildiler; kötü muamele gördüler ve tek kişilik hücrelere yerleştirildiler.
Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya Türkiye'nin güneydoğusuna barışın gelmesi talep eden 2.000'den fazla kişiyi bir araya getiren Barış için Akademisyenler grubunun üyeleri. Ocak 2016'da bölgedeki şiddetin sona ermesi talebinde bulunan dilekçeyi imzalayan 1.128 imzacı arasında yer alıyorlar.
24 Mart 2016 tarihinde Esra Mungan Bakırköy Cezaevinde tutulduğu hücreden alınarak hijyen koşulları daha kötü olan öncekinden daha küçük bir hücreye kondu. Tutuklandığı günden bu yana tecritte tutuluyor. Aynı gün Muvaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy da Silivri Cezaevine nakledildiler. Gelen bilgilere göre çıplak aramaya maruz bırakıldılar ve tecrite götürülmeden önce 20 dakika boyunca çıplak halde tutuldular. Kitaplarına el kondu. Akademisyenlerin meslektaşları Bakırköy ve Silivri cezaevlerinin önünde nöbete başladılar.
Üç akademisyen 14 Mart 2016 günü "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla çıkarıldıkları savcı tarafından tutuklandılar. Soruşturma, 10 Mart 2016'da Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ofisinde düzenlenen basın toplantısı sırasında üç akademisyenin yaptığı konuşmaların ardından açıldı. Üç akademisyen basın toplantısında, Ocak ayında 'Bu suça ortak olmayacağız' başlıklı dilekçenin kamuoyuyla paylaşılmasının ardından akademisyenler hakkında başlatılan "yasal ve sözel savaş"a ve baskılara rağmen çalışmalarına devam edeceklerini ifade ettiler.
21 Ocak 2016'da terör propagandası yapmakla suçlanan 27 akademisyen gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldılar. 14 Ocak 2016'da savcılık akademisyenler hakkında devleti aşağılamak ve terör örgütü propagandası yapmak suçlamalarıyla soruşturma başlattı. Barış Bildirisi imzacılarından bazıları işten çıkarıldı, açığa alındı, haklarında adli ve idari soruşturmalar başlatıldı ve karalama kampanyalarının ve fiziksel tehditlerin hedefi haline geldiler. 12 Ocak 2016 tarihinde Büyükelçiler konferansında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan dilekçe imzacılarını hedef alarak ""Kendilerine güya akademisyen diyen bir güruh çıkıyor. Terör örgütünün eylemlerine karşı topraklarını savunan devletine dil uzatıyor. Hak ve özgürlükler ihlal ediliyormuş" dedi. Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) ise söz konusu dilekçeye ilişkin yaptığı açıklamada "Teröre destek veren bu bildiri, akademik özgürlük ile bağdaştırılamaz. (...) Bu bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacaktır" dedi.
11 Ocak 2016 günü kamuoyuna açıklanan Barış için Akademisyenler dilekçesinde hükümetin ülkenin güneydoğusunda gerçekleştirdiği ve çok sayıda insan hakkı ihlallerine yol açan şiddetli eylemleri kınanıyordu. İmzacılar bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırılması, bölgeye uluslararası gözlemcilerinin girmesine izin verilmesi ve müzakerelerin başlaması ve "kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını" talep ediyorlardı.
Front Line Defenders Türkiyeli yetkilileri aşağıdakileri hayata geçirmeye davet etmektedir:
1. Front Line Defenders Esra Mungan, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya'nın yalnızca insan haklarını savunmak için yürüttükleri barışçıl ve meşru çalışmaları sebebiyle tutulduklarına inanmakta ve derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalarını ve haklarında yürütülen soruşturmanın kapatılmasını talep etmektedir.
2. Barış dilekçesinin imzacılarına ve akademisyenlere yönelik her türlü baskı, taciz ve sindirme eylemleri derhal sona erdirilmelidir.
3. Türkiye'deki tüm insan hakları savunucularının meşru insan hakları faaliyetlerini her türlü şart altında misilleme korkusu olmaksızın ve herhangi bir kısıtlamaya uğramadan yürütebilmeleri garanti altına alınmalıdır.