Avukat Engin Gökoğlu cezaevinde işkenceye uğradı
Halkın Hukuk Bürosu’ndan altısı tutuklu, toplamda 20 avukatın yargılandığı davanın son duruşması 18, 19 ve 20 Mart 2019 tarihlerinde Istanbul 37inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Davada 18 avukata terörle bağlantılı suçlardan, 3 yıl ile 18 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Oya Aslan ile Günay Dağ’ın savunmalarının hala alınamamış olması nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar verildi.
Engin Gökoğlu, polis şiddeti ve devlet aktörlerinin sebep olduğu diğer insan hakları ihlallerinin mağdurlarını temsil eden Halkın Hukuk Bürosu’na üye bir insan hakları avukatı. Kendisi, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen başarısız darbe girişimi sonrası işlerinden ihraç edilen eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın da hukuki temsilcilerinden de birisi.
- Yukarı
- Hakkında
- 16 Nisan 2019 : Halkın Hukuk Bürosu'ndan 18 avukat 3 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı
- 18 Eylül 2018 : Halkın Hukuk Bürosu avukatları yeniden tutuklandı
- 7 Eylül 2018 : Tutuklu Halkın Hukuk Bürosu avukatları duruşmalara katılacak
- 29 Haziran 2018 : Halkın Hukuk Bürosu davasında duruşmalar Eylül ayında görülecek
- 30 Mart 2018 : Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına karşı iddianame hazırlandı
- 8 Kasım 2017 : Avukat Engin Gökoğlu cezaevinde işkenceye uğradı
Halkın Hukuk Bürosu’ndan altısı tutuklu, toplamda 20 avukatın yargılandığı davanın son duruşması 18, 19 ve 20 Mart 2019 tarihlerinde Istanbul 37inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Davada 18 avukata terörle bağlantılı suçlardan, 3 yıl ile 18 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Oya Aslan ile Günay Dağ’ın savunmalarının hala alınamamış olması nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar verildi.
18 Mart 2019 tarihli duruşmada, mahkeme başkanı duruşmaya. sanıklardan esasa ilişkin son savunmalarını yapmalarını isteyerek başladı ve ardından duruşma sonunda esasa ilişkin karar verileceğini belirtti. Sanık müdafiileri davanın henüz karar aşamasına gelmediğini belirterek bu karara karşı çıktı. Ayrıca mahkeme heyetine, 7 Aralık 2019 tarihli ara kararında, sanık müdafiilerine kovuşturmanın genişletilmesi taleplerini ve tanık ifadelerine ilişkin beyanlarını sunmak üzere bir sonraki duruşmaya kadar (18 Mart 2019) süre vermiş olduğu hatırlatıldı. Buna rağmen mahkeme heyeti kovuşturmanın genişletilmesi taleplerini “yargılamayı uzatmaya ilişkin” oldukları gerekçesiyle reddetti. Ancak sanık müdafiileri, mahkeme heyetinin savunmanın esasa ilişkin talep ve beyanlarını her aşamada dinlemek durumunda olduğunu, iki duruşma arasında sundukları beyan dilekçelerini de duruşma sırasında sözlü olarak tartışabileceklerini ifade ederek karara itiraz ettiler. Mahkeme heyeti bunun üzerine önceki duruşmada dinlenen tanıklara ilişkin beyanları kabul etmeye karar verdi. Ancak duruşmanın ortasında tekrar fikir değiştirerek sadece kovuşturmanın genişletilmesi yönündeki taleplerin sunulmasına izin verdi. Duruşma boyunca yargılanan insan hakları avukatları ve müdafiileri davada sürecindeki hukuksuzluklara, ve mahkeme heyetinin tarafsızlığının ve adil yargılanma ilkelerinin önemine dikkat çektiklerinde, mahkeme heyeti tarafından “izin almadan almadan konuşmak”, “mahkemenin kararlarına itiraz etmek” ve “mahkeme heyetini itham etmek” gibi gerekçelerle birçok defa uyarıldı. Mahkeme heyeti esas hakkında tartışılacak başka bir husus olmadığını belirterek sanıklardan ertesi gün devam edecek duruşma için esasa ilişkin savunmalarını hazırlamalarını talep etti.
19 Mart 2019 tarihli duruşmada, mahkeme başkanı duruşmaya yine sanıklardan esasa ilişkin son savunmalarını yapmalarını isteyerek başladı ve ardından duruşma sonunda esasa ilişkin karar verileceğini belirtti. Yargılanan insan hakları avukatları ve müdafiileri, mahkeme heyetinin davayı alelacele bitirmeye çalıştığını, mahkeme başkanının duruşma sırasında avukatlara keyfi bir şekilde söz verdiğini ve esasa ilişkin taleplerini sunmalarına izin vermeyerek Ceza Usul Kanununa aykırı bir şekilde davayı yürüttüğünü, bu bağlamda adil yargılanma haklarının ihlal edilmiş olduğunu belirtti. Yargılanan insan hakları avukatları ve müdafiileri bu gerekçelerle mahkeme heyetinin tarafsızlığı yitirdiğini belirterek reddi hakim talebinde bulundu. Reddi hakim taleplerinin gerekçelerini açıklayan Selçuk Kozağaçlı konuşmasını yaptığı sırada, mahkeme başkanı insan hakları avukatının kullandığı ifadelerin mahkeme heyetini suçlayıcı nitelikte olduğunu belirterek Kozağaçlı’yı duruşma salondan attı. Yargılanan diğer insan hakları avukatları ve müdafiileri bu kararı protesto ettiklerinde ise mahkeme heyeti hepsinin dışarı çıkarılmasına karar verdi ve duruşmaya ara verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti sanık müdafiilerinin yokluğunda reddi hakim talebini reddetti ve tekrar sanıklardan ertesi gün devam edecek duruşma için esasa ilişkin savunmalarını hazırlamalarını talep etti.
20 Mart 2019 tarihinde, Ahmet Mandacı and Zehra Özdemir dışında yargılanan insan hakları avukatları ve müdafiileri mahkeme heyetinin kararını protesto etmek amacıyla duruşma salonuna girmedi ve esasa ilişkin savunma yapmadı. Mahkeme heyeti sanıkların ve müdafiilerinin yokluğunda, sanıkların esasa ilişkin savunmalarını almadan esasa ilikin kararını açıkladı.
Tutuksuz yargılanan altı insan hakları avukatının, Türk Ceza Kanunu’nun 314-3 ve 227-2 maddeleri uyarınca “örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçundan cezalandırılmasına karar verildi. Bu kişilerden Ayşegül Çağatay, Yağmur Ereren, Didem Baydar Ünsal, Yaprak Türkmen 3 yıl, 9 ay ceza alırken, son duruşmada hazır bulunmaları sebebiyle Ahmet Mandacı ile Zehra Özdemir’in cezalarında indirim yapıldı ve ayrı ayrı 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası almalarına hükmedildi.
Aralarında Selçuk Kozağaçlı ve Engin Gökoğlu’nun da bulunduğu diğer 10 sanık hakkında Türk Ceza Kanununun 314-2 maddesi uyarınca “terör örgütü üyeliğinden” dokuz ile 13 buçuk yıl arasında hapis cezaları verildi. Selçuk Kozağaçlı, 11 yıl 3 ay hapis cezası alırken, Engin Gökoğlu hakkında 10 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedildi. Ezgi Çakır da aynı suçlamayla sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Eşi firariyken, kendisi yaşça küçük çocuğuna baktığı için ev hapsinde tutulmasına karar verildi.
Barkın Timtik hakkında Türk Ceza Kanununun 314/1 maddesi uyarınca "örgüt kurmak ve yönetmek" suçundan 18 yıl 9 ay hapis cezasına hükmedildi.
Ayrıca duruşmalar sırasında tutuklu yargılanan sanıklardan Selçuk Kozağaçlı, Engin Gökoğlu, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal and Behiç Aşçı, 24 Ocak 2019 tarihinde davadaki hukuksuzlara dikkat çekmek amacıyla devam ettikleri açlık grevini sürdürmekteydi. İnsan hakları avukatları 23 Mart 2019 tarihinde eylemlerinin amacına ulaştığına karar vererek açlık grevini sonlandırdılar.
Front Line Defenders, cezalandırılmalarının insan haklarının savunulmasına ilişkin sürdürdükleri meşru ve barışcıl faaliyetlerle ilişkili olduğuna inandığı bu 18 insan hakları avukatının cezalandırılmasına ilişkin ciddi endişesini dile getirmektedir.
15 ile 17 Eylül tarihleri arasında, Halkın Hukuk Bürosu’ndan altı avukat İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı üzerine tutuklandı. 10 ila 14 Eylül tarihlerinde görülen duruşmaların ardından 14 Eylül’de Mahkeme, yaklaşık bir senedir tutuklu bulunan 17 avukatın tahliyesine karar verdi ve avukatlar ertesi gün sabah erken saatlerde tahliye edildi. Savcının karara itiraz etmesi üzerine 37. Ağır Ceza Mahkemesi aradan 24 saat geçmeden kendi kararından dönerek tahliye edilen avukatlardan 12’sinin yeniden tutuklanmasına karar verdi. Savcının diğer beş avukatın tahliyesine itirazı ise reddedildi. Böylece Yaprak Türkmen, Yağmur Ereren Evin, Didem Baydar Ünsal, Ayşegül Çağatay ve Zehra Özdemir’in tahliyesi onaylanmış oldu.
2017 yılının Eylül ayından Aralık ayına kadar olan dönemde, Halkın Hukuk Bürosu’ndan 17 avukat İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı üzerine tutuklanmıştı. Tutuklanan 17 avukat, ikamet yerlerinden ve ailelelerinden uzakta, 7 farklı cezaevinde tutuluyordu. Aynı davada yargılanan 20 avukattan 17’si, DHKP-C’nin üst düzey yöneticilerinden aldıkları talimatları tutuklu, hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına iletmek suretiyle “terör örgütü üyesi olmak” ile suçlanırken 3 avukat ise “terör örgütü yöneticisi olmak” ile suçlanmıştı.
Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı davanın duruşması 10 Eylül tarihinde başladı ve yargılanan avukatlar İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi önünde ifadelerini verdi. 14 Eylül’e kadar devam eden duruşmaların sonunda Mahkeme, tutuklu bulunan 17 avukatın tahliyesine karar verdi ve avukatlar ertesi gün sabah erken saatlerde tahliye edildi. Savcının karara itiraz etmesi üzerine 37. Ağır Ceza Mahkemesi kendi kararından dönerek tahliye edilen avukatlardan 12’sinin yeniden tutuklanmasına karar verdi.
Engin Gökoğlu, Aycan Çelik, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı ve Ahmet Mandacı, aynı gün gözaltına alınarak ifade vermek üzere 16 Eylül’de nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Beş avukat, duruşmanın ardından mahkeme tarafından tutuklandı. Duruşma sırasında salonda bulunan terörle mücadele şubesinden yaklaşık 20 polis memurunun salondan çıkarılması talebi mahkeme tarafından reddedildi. Duruşma salonunda bulunan polis memurları arasında soruşturma dosyasını hazırlayan ve ayrıca avukatlara karşı kötü muamelede bulunduğu iddia edilen polis memurları da yer alıyordu.
Hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı verilen avukatlardan biri olan Selçuk Kozağaçlı da 16 Eylül’de gözaltına alınarak 17 Eylül’de ifadesi alınmak üzere İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Davaya bakan ve tahliye kararını veren 37. Ağr Ceza Mahkemesi başkanının raporlu olduğunun belirtilmesi üzerine duruşma 29. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı tarafından görüldü. 10 dakika süren duruşmanın ardından Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Selçuk Kozağaçlı’nın da tutuklanmasıyla birlikte bugüne kadar Halkın Hukuk Bürosu’ndan altı avukat yeniden tutuklanmış oldu. Altı avukat hakkında daha tutuklamaya yönelik yakalama kararı bulunuyor.
5 Eylül 2018’de, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının 10 ile 14 Eylül arasında görülecek duruşmalara getirilmesine hükmetti. Tutuklu avukatlar, Mahkeme’nin duruşmaya getirilme taleplerini reddetmesi üzerine 3 Eylül günü açlık grevine başladıklarını duyurmuşlardı.
2017 yılının Eylül ayından Aralık ayına kadar olan dönemde, Halkın Hukuk Bürosu’ndan 17 avukat İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı üzerine tutuklanmıştı. Tutuklanan 17 avukat hala ikamet yerlerinden ve ailelelerinden uzakta, 7 farklı cezaevinde tutuluyor. Yargılanan avukatlardan 17’si, DHKP-C’nin üst düzey yöneticilerinden aldıkları talimatları tutuklu, hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına iletmek suretiyle “terör örgütü üyesi olmak” ile suçlanırken 3 avukat ise “terör örgütü yöneticisi olmak” ile suçlanıyor.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, yaklaşık bir yıldır tutuklu bulunan avukatların, bulundukları hapishanelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile ifadelerinin alınmasına karar vermişti. Tutuklu avukatlardan yalnızca İstanbul Silivri Cezaevi’nde tutulan Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen duruşmaya bizzat katılmasına hükmedilmişti. SEGBİS ile ifade vermeyi reddeden tutuklu avukatlar mahkemenin kararına itiraz etmişti. Ancak mahkeme, “yol masrafı, yol mesafesinin uzunluğu ve güvenlik” gerekçeleriyle yapılan itirazı reddetmişti. 3 Eylül 2018’de tutuklu avukatlar mahkemenin bu kararını protesto etmek amacıyla açlık grevine başladıklarını açıkladı. Avukatların bu kararını takiben, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Eylül’de verdiği kararla tutuklu avukatların duruşmaya bizzat getirilmelerine hükmetti. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı davanın duruşması, 10 ile 14 Eylül tarihleri arasında saat 10’da Bakırköy Adliyesi’nde zemin katta bulunan büyük duruşma salonunda görülecek.
Davada tutuksuz yargılanan bir avukat Bianet’e yaptığı açıklamada, SEGBİS uygulamasının “adil yargılanma hakkının önünde engel” oluşturduğunu ve sanığın kendisi hakkındaki suçlamalara hakim olma ve delillere doğrudan temas edebilme ile avukatına soru sorabilme imkanlarından mahrum edildiğini belirtmişti. Bunun yanı sıra SEGBİS uygulamasının “sanıksız savunmasız yargılamanın” önünü açtığını ve sanığın sadece kendisinin ifadesi esnasında mahkemeyi ufak ekrandan gördüğünü ve bağlantı kesilse de yargılamaya devam edildiğini belirtmişti.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, Halkın Hukuk Bürosu’ndan 20 avukatın yargılandığı dosyada iddianameyi 11 Nisan 2018 tarihinde kabul etti. İddianamede Halkın Hukuk Bürosu’nun DHKP-C’nin bir alt yapılanması olduğu iddia ediliyor. Mahkeme ayrıca duruşmaların 10 ila 14 Eylül tarihleri arasında saat 10’da Bakırköy Adliye’sinde görülmesine karar verdi.
2017 yılının Eylül ayından Aralık ayına kadar olan dönemde Halkın Hukuk Bürosu’ndan 17 avukat İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı üzerine tutuklanmıştı. Halkın Hukuk Bürosu avukatları Selçuk Kozağaçlı, Ebru Timtik, Didem Baydar Ünsal, Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Ayşegül Çağatay, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu, Ezgi Çakır, Günay Dağ, Naciye Demir, Süleyman Gökten, Şükriye Erden, Yağmur Erener Evin, Yaprak Türkmen ve Zehra Özdemir “terör örgütü üyesi olmak” ile suçlanırken Oya Arslan, Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz ise “Terör örgütü yöneticisi olmak” ile suçlanıyor. Tutuklanan 17 avukat hala ikamet yerlerinden ve ailelelerinden uzakta, farklı cezaevlerinde tutuluyorlar.
Eylül 2017’den beri Halkın Hukuk Bürosu’na 12 Eylül 2017, 18 Aralık 2017 ve 20 Nisan 2018 tarihlerinde üç kere polis baskını düzenlendi. Halkın Hukuk Bürosu’nun verdiği bilgiye göre 20 Nisan tarihli polis baskınında Halkın Hukuk Bürosu ile aynı apartmanda bulunan ancak büroyle ilişkisi olmayan 11 daire polis tarafından basıldı ve bazılarının kapısı kırıldı.
Yaklaşık bir yıldır tutuklu bulunan avukatlar mahkemenin verdiği karar uyarınca duruşmaya SEGBİS ile bağlanacaklar. Tutuklu avukatlardan yalnızca İstanbul Silivri Cezaevi’nde tutulan Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen duruşmaya bizzat katılacaklar. Tutuklu avukat Ahmet Mandacı, Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderdiği mektupta “1 sene tutuklu kaldıktan sonra ilk defa mahkeme heyetini, duruşma salonuna 350 km uzakta, Edirne F Tipi Cezaevi’nin SEGBİS odasında yarım metrekarelik camekândan” görecek olmalarını eleştirdi. Ahmet Mandacı ayrıca diğer tüm avukatlara iddianame gönderilirken kendisine gönderilmediğini de ifade etti. Kendisi, 20 Eylül 2017 tarihinde adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış; ancak 10 gün sonra savcının talebiyle yeniden tutuklanmıştı.
Halkın Hukuk Bürosu avukatlarıyla beraber tutuklanan bir stajyer avukat ise yine Cumhuriyet Gazetesi’ne gönderdiği mektupta, “uygulanmayan sohbet hakkının uygulanmasını talep ettiği” ve “izolasyon politikasına karşı çıktığı” için hapishane yönetiminin kendisine 100 ay ziyaretçi yasağı cezası verdiğini belirtti. Yine aynı mektupta stajyer avukat, Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen’e uygulanan tecritin sona erdirilmesi için Adalet Bakanlığı’na, Silivri Hapishanesi Müdürlüğü’ne, savcılara ve mahkemelere dilekçe yazdığını; ancak bu konunun kendi sorumluluklarında olmadığı şeklinde cevaplar aldığını ifade etti. Ayrıca Selçuk Kozağaçlı’ya yazdığı mektupların Silivri Cezaevi tarafından kendisine iletilmediğini de belirtti. Avukat Selçuk Kozağaçlı ve Yaprak Türkmen tutuklandıkları Eylül 2017 tarihinden beri Silivri Cezaevi’nde tecrit koşullarında tutuluyor.
27 Mart 2018 tarihinde, Halkın Hukuk Bürosu’ndan 20 tutuklu avukat için hazırlanan iddianame, İstanbul Başsavclığı, Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılığı tarafından tamamlanarak İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
İddianamede, Halkın Hukuk Bürosu’nun Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanınan Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) terör örgütünün alt yapılanmalarından biri olduğu iddia edildi. İddianamede, ayrıca Halkın Hukuk Bürosu’nun DHKP-C’nin Merkezi Komite olarak bilinen üst yönetimimin talimatıyla kurulduğu ve mensuplarının üst düzey yöneticilerinin talimatları ile hareket ettikleri belirtildi.
Avukatlar, Selçuk Kozağaçlı, Ebru Timtik, Didem Baydar Ünsal, Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Ayşegül Çağatay, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu, Ezgi Çakır, Günay Dağ, Naciye Demir, Süleyman Gökten, Şükriye Erden, Yağmur Erener Evin, Yaprak Türkmen ve Zehra Özdemir’in DHKP-C’nin üst düzey yöneticilerinden aldıkları talimatları tutuklu, hükümlü bulunan veya dışarıda faaliyet gösteren örgüt mensuplarına ilettikleri belirtildi. Bu avukatlar “ Terör örgütü üyesi olmak” ile suçlanırken Avukatlar, Oya Arslan, Barkın Timtik ve Özgür Yılmaz “Terör örgütü yöneticisi olmak” ile suçlandı.
2017 yılının Eylül ayından Aralık ayına kadar olan dönemde Halkın Hukuk Bürosu üyesi birçok avukat İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı üzerine tutuklanmıştı. Avukatlar, Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanınan Devrim Halkın Kurtuluş Partisi (DHKP-C) üyesi olmakla suçlanmış ve tutuklandıktan sonra ikamet yerlerinden ve ailelelerinden uzakta bulunan farklı cezaevlerine gönderilmişlerdi.
30 Ekim 2017 tarihinde, avukat ve insan hakları savunucusu Engin Gökoğlu, Tekirdağ 2 No’lu T Tipi Cezaevinde işkenceye uğradı. 20 Eylül 2017 günü Engin Gökoğlu’da dahil olmak üzere Halkın Hukuk Bürosu’ndan 14 avukat, 12 Eylül 2017 günü gözaltına alındıktan sonra Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanınan Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) üyesi olmak suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Acil Eylem Çağrısını İndir (PDF)
3 Kasım 2017 tarihinde, Halkın Hukuk Bürosu, bu tarihten dört gün önce cezaevi görevlileri tarafından işkenceye maruz kaldıktan sonra kolu kırılan Engin Gökoğlu’nun ameliyat olması gerektiği bilgisini paylaştı. Olay, cezaevi görevlilerinin Engin Gökoğlu da dahil 8 tutukluyu ayrı hücrelere ayırmak istediği sırada meydana geldi. Tutuklular slogan atarak ve hücre kapılarına vurarak bu uygulamayı protesto etmeye başladılar ve bu süreçte yüzleri maskeli görevliler tarafından şiddetli bir müdahale ile karşı karşıya kaldılar ve camlar kırıldı. Havalandırma kısmına sığınan tutuklular görevlilerin bu kısma geçmesine direnince kırılan camlardan uzatılan hortumlarla tayzikli suya maruz kaldılar. Tutuklular, görevliler tarafından coplandılar ve kırılan camların üzerinde sürüklendiler. Görevlilerden biri Engin Gökoğlu’na ters kelepçe uygulaması yapmaya çalışırken kolunu kırdı, daha sonra ise tekerlekli sandalyeye konulan Gökoğlu’na işkence tekerlekli sandalyede de devam etti. Kendisi, hastaneye kaldırılıncaya kadar tıbbi tedaviye erişemedi ve 3 gün boyunca bir ortopedist tarafından muayene edilmedi. Gökoğlu, şu anda Tekirdağ 2 No’lu T Tipi Cezaevinde tutuluyor ve kişisel eşyalarının hiçbirisine erişimi sağlanmıyor.
Front Line Defenders, Engin Gökoğlu’nun tıbbi yardıma erişim eksikliğininin yanı sıra fiziksel ve psikolojik olarak güvenliğinden de endişe duymaktadır. Front Line Defenders, Gökoğlu’nun cezaevinde işkenceye uğramasını kınamaktadır ve bunula birlikte aleyhindeki suçlamaların insan hakları avukatı olarak sürdürdürdüğü meşru ve barışcıl faaliyetlerle ilişkili olduğuna inanmakta ve yöneltilen bu suçlamaları da kınamaktadır.
Front Line Defenders Türkiye’deki Yetkililere:
1. Front Line Defenders tarafından yalnızca insan haklarına ilişkin sürdürdüğü meşru ve barışcıl faaliyetleri dolayısıyla tutuklandığına inanılan Engin Gökoğlu’nun derhal serbest bırakılması ve hakkındaki suçlamaların düşürülmesi;
2. Tutuklu bulunan Engin Gökoğlu’nun tedavisinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1988 tarihli ve 43/173 sayılı Kararıyla kabul edilen Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü’nde belirtilen şartlara uygun olarak yapılmasının sağlanması;
3. Engin Gökoğlu’na işkence yapanların bulunması için derhal kapsamlı ve tarafsız bir soruşturma başlatarak sonuçlarını paylaşma ve işkenceden sorumlu olan kişilerin uluslararası standartlara uygun olarak adalete teslim etme;
4. Engin Gökoğlu’nun ihtiyaç duyduğu tıbbi tedaviyi kendisine derhal sağlama çağrısında bulunmaktadır.